İSKENDERUN TARİHİ 13 Şubat 2025, 08:49

İlçemizin Tarihi
Tarih Öncesi Dönem:
İskenderun'un kuruluşu, tarih öncesi dönemlere dayanmaktadır. Karaağaç mıntıkasında yer alan Telli köyü adını taşıyan höyükte, Mc. Evan tarafından bulunan bazı çömlek parçaları, buranın antik çağ öncesi yerleşim alanı olduğunu göstermektedir.
Milattan Önceki Dönem:
MÖ 2000'li yıllarda, bu bölgede Hititler’e bağlı Kadu Beyliği'nin kurulduğu bilinmektedir. "Kadu" kelimesi, Hititçe'de "körfez" anlamına gelmektedir. MÖ 1200'lü yıllardan önce Fenikeliler, bu bölgede "Myriaydus" adıyla bir koloni kurmuşlardır. Burası, MÖ 1200’lerden sonra merkezi Reyhanlı (Kuruluo) olan geç dönem Hattini Krallığı'na bağlanmıştır. MÖ 7. yüzyılda Türk asıllı bir millet olan Hurriler'in eline geçen İskenderun ve çevresi, MÖ 6. yüzyılda Perslerin egemenliğine girmiştir. Gerçek anlamda İskenderun, MÖ 333'te, Asya Seferi’ni gerçekleştiren Büyük İskender tarafından kurulmuştur. O dönemde şehre verilen ad ise "Alexandreia"dır.
Roma Dönemi ve Sonrası:
Roma hâkimiyeti altına girdikten sonra, İranlıların istilasına uğrayan İskenderun'un kalesi tahrip edilip yeniden inşa edilmiştir. Bu dönemde şehrin adı, Peutinger Tabuları'nda Alexandreia Scabiasa olarak geçmektedir. Ayrıca, 4. yüzyıldan itibaren şehir "Küçük İskenderiye" olarak da anılmaya başlanmıştır. Roma sonrası dönemde, kale muhtemelen Abbâsî Halifesi tarafından yeniden inşa ettirilmiştir.
İslam kaynaklarında ismi "İskenderiye" olarak geçmekle birlikte, şehir, Doğu Roma-İslam rekabeti sırasında defalarca el değiştirmiştir. Büyük Selçuklu Devleti ve Eyyubiler'in egemenliği altına girmiştir. Birinci Haçlı Seferi sırasında, 1097 yılında Tancred tarafından zapt edilmiştir. 14. ve 15. yüzyıllarda ise, Antakya Dukalığı'nın Mısır Memlük Devleti tarafından ortadan kaldırılmasının ardından bu bölge, Memlükler'in Halep valilerinin ve zaman zaman Dulkadiroğulları Emirliği'nin nüfuz sahasında kalmıştır.
Osmanlı Dönemi:
Osmanlı yönetiminde, İskenderun ve çevresi 1607 yılında, Sadrazam Kuyucu Murat Paşa ile Celali Canbolatoğlu arasında Oruç Ovası'nda meydana gelen savaş nedeniyle hareketli olaylara sahne olmuştur. 17. yüzyılın başlarında Halep Valisi Nasuh Paşa, bugünkü Varyant Yolu'nun Güzün Deresi kanalının kesişim noktasında bulunan kalenin inşaatına başlamıştır. Aynı dönemde İskenderun, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ticaret ve stratejik özelliklerini artırarak sürdürmüştür.
Özellikle Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir liman olan şehir, Orta Doğu ile olan ithalat ve ihracat trafiğinde önemli bir yer tutmuştur. 19. yüzyıldan itibaren, Avrupalı sömürgeci devletlerin ilgi odağı haline gelmiş ve bölgedeki yerleşim planlarında önemli bir rekabet unsuru oluşturmuştur.
1832'de Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa'nın komutasındaki Mısır ordusu, Ağa Hüseyin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu Belen Geçidi'nde ağır bir yenilgiye uğratınca, İskenderun kısa bir süre için Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın yönetimine girmiştir. 1839'da ise Tanzimat reformları çerçevesinde İskenderun, Payas ve Belen ile birlikte Adana eyaletine bağlanmıştır.
1872 depremi, İskenderun’da büyük hasara yol açmış, 1881’de Maliye Müfettişi Mesut Bey, şehrin bayındırlık raporunu hazırlayarak maliye nezaretine sunmuştur. Bu rapor doğrultusunda, demir yolunun İskenderun'a bağlanması kararlaştırılmış, liman genişletilmiş ve İskenderun-Halep karayolu inşasına başlanmıştır.
19. yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlı topraklarında ilk petrol, İskenderun’un Çengen köyünde bulunmuş; bölgedeki sondaj çalışmaları bazı sonuçlar verse de verim elde edilememiştir. 1912 yılında ise Bağdat Demiryolu’nun tali hattı olarak Toprakkale-İskenderun demiryolu faaliyete geçmiştir ve şehir Anadolu ile yoğun bir ulaşım ağına kavuşmuştur. Bu dönemde İskenderun, dört mahalleden oluşan birinci sınıf bir kaza haline gelmişti.
Fransız İşgali:
I. Dünya Savaşı sonrası, Fransa'nın Ortadoğu’daki nüfuz bölgesine dahil edilen İskenderun Sancağı, Türkiye’nin diplomasi tarihinin önemli bir kısmını oluşturan Hatay’ın Anavatan’a katılması sürecinde kritik bir rol oynamıştır.
Sancak, Milli Mücadele sırasında Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara İtilafnamesi ile Türk toprakları dışında bırakılmıştı. Ancak, Atatürk’ün önderliğindeki mücadelenin ardından bu mesele yeniden gündeme gelmiş ve Hatay, önce bağımsızlık kazanarak, ardından Anavatan'a katılmıştır.
Fransa'nın, I. Dünya Savaşı içinde gizlice imzaladığı Sykes-Picot Anlaşması'na göre Suriye, Lübnan ve İskenderun Sancağı, Fransa'nın nüfuz bölgesine dahil edilmiştir. Mondros Mütarekesi ile İskenderun, Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. 1918 yılında Fransızlar, Sancak'ı kendi nüfuz bölgesine dâhil ederek, 27 Kasım 1918’de “İskenderun Sancağı”nı kurmuşlardır. Ancak, Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde başlatılan direniş, bölge halkını bu işgale karşı örgütlemiş ve İskenderun, Fransızlara karşı önemli bir mücadele vermiştir.
Hatay Devleti'nin Kurulması ve Anavatana Katılması:
Fransa'nın, 1936'da Suriye'ye bağımsızlık vermesinin ardından Türk hükümetinin yoğun müdahaleleri sonucunda Hatay Devleti kurulmuş, aynı gün Hatay Meclisi yasama çalışmalarına başlamıştır. Bir yıl sonra Hatay Meclisi, Hatay’ın Anavatan'a katılması kararını almış ve 5 Temmuz 1938’de Türk Ordusu İskenderun’a girmiştir. Bu olay, Türk tarihinde büyük bir zafer olarak kaydedilmiştir.